Mutlu Anneler Mutlu Bebekler


Son yazımdan bu yana hayatımda çok pozitif değişimler yaşadım .

Öncelikle ev işlerini saldım . Yemek yapamayınca '' Aman canım benden kıymetli mi ? '' deyip kahvaltıya dadandım . Anne topuzumu açtım . Sürekli aynı yerden topladığım saçlar saç derimi havasızlıktan mahvetmiş. Neredeyse kel kalacakmışım :)
' Doğum kilolarına veda ' sloganıyla -3 kiloyu gördüm tartıda. Göbekte 6 cm incelme de ballı kaymak oldu yanında :)  ' Hayır ben yemeyeceğim' cümlesini sıkça kullanır oldum son haftalarda. Ayyy ne mutlu bana :)
 ( Kafiyeden öldüm )


İlk fırsatta 2 arkadaşımla birlikte akşam dışarı çıktım . Ömer'i istop oynar gibi babasının kucağına bıraktım :) Evde isyan fitilini ateşleyip '' Akşam ben yokum Ömer'le baş başa kalacaksınız '' deyince Mustafa bir gerildi, ama ben kapıdan çıkar çıkmaz Ömer'i uyutma denemesi başarı ile sonuçlanınca  oda bir güzel film keyfi yapmış kafasını dinlemiş. Baba oğul sorunsuz geçirmişler Bu  güzel akşam gelecek firarlarımın önünü de güzelce açmış oldu :) 
Minicik bir özgürlük hissiyatı bile pek çok şeyi değiştirdi . Eve döndüğümde çok huzurluydum :)


Kendimi minicik şımarttığımda, birazcık iyi hissettiğimde nasıl daha katlanılabilir, daha pozitif, daha mutlu, daha geçimli bir insan olduğumu gördüm :) 




Uyku eğitimi kalıbından çıkıp,beceremediğimizi kabul edip, bu konuda da rahat takılmaya karar verdim. Neticede ben işe başlayınca ne bakıcısı , ne de kayınvalidem benim uyku eğitimime uymayacaklar. Ben gerildikçe gerginliğimin Ömer'e de geçtiğini göz önüne alırsak, boşa kürek çekiyorum dedim. Gerçi işin tuhaf yanı  '' Yemişim uyku eğitimini yeaaaa '' dediğim günden beri garip bir düzenimiz oldu :) 40 dakikadan 1 dakika fazla uyumayan bebenin, 2 saat kesintisiz uyuduğunu gördü bu gözler :)
 Ama eğitimsizliğin içinde tek kuralım var . Ayakta sallamamak .
( Kural dedim ya kesin sallamak zorunda kalırım bundan sonra )
Demek ki neymiş ? Çok kasmamak gerekiyormuş. Gerginlik olllduğu gibi bebeğe geçiyormuş!
1 dakikalık ayak üstü meditasyon, derin nefes ve gevşeme herşeyin ilacıymış.


Kafamdaki '' Ayyyy işe başlamadan odasında uyumaya alışsa bari'' düşüncesini de uygulamaya koydum.
(Mikemmel annelik kırıntılarıyla bir yandan hala bazı şeyleri kalıba sokma peşindeyim tabii )
 Yine başaramadık :)  Ne Ömer ,ne ben daha ayrılmaya hazır değilmişiz. Yanı başımda onu görememek uykularımı kaçırdı bütün gece . Ömer'de saat başı çığlık çığlığa ağlayarak uyandı zaten . Sabahları onun gülücükleriyle , kendi kendine konuşmasıyla uyanmaya çok alışmışım. Artık kalıba girmek , zırt eğitimi , pırt eğitimi diye dertsiz başıma dert açıp, gerim gerim gerilmek gibi bir niyetim yok . Zaten bebeğin olağan gelişim sürecinde herşeyi zamanı geldiğinde sırasıyla yaşıyoruz.
Yani artık kuralcılık yok ,
İçgüdüsel annelik var !
Orta yolu bulmak var ! 
Huzur var :)

Özetle ,
Slogan şu , Mutlu Anneler ,Mutlu Bebekler :) 


Devamını Okuyun...

Hoşgeldin Gerçek Hayat


6. aydan bildiriyorum . Buralar yapış yapış , ıslak ve kirli . 
Ek gıda serüveninin başlamasıyla evin son hali böyle . 
Ruhum mutlu , yorgun ve bazen depresif. 
Dış görünüşüm, hala dizleri 2 kat kabarmış ev pijamasının içinde ve tepede toplanmış dağanık anne topuzu modundan çıkamadı henüz. 
Buna birde + 10 kilo doğum hatırası ekleyelim piliiiiis !!!

Doğum hikayeme kadar olan sevgi pıtırcıklı ,  .... kalp beeeen, pembikli mavikli durumlar kısmını bastırıp ,sevgili oğluma vakti zamanı gelince hediye etmeyi düşünüyorum.
Hatta evde 1 tane de hamile olduğum ilk günden bugüne kadar Ömer 'e itafen itina ile yazılmış bir günlük var. 
(Anneler erken vefat edince bu gibi ayrıntılar çok daha önemli hale geliyor. Benimle beraber çocuğumun geçmişi de göçüp gitmesin bu dünyadan .
Çünkü kalan resimler dışında bir geçmişim ne yazık ki yok. Acaba ben de bebekken böyle şeyler yapar mıydım ? sorusuna cevap vereni olamıyor insanın. 
O yüzden kimsenin - hatta babasının bile - önemsemeyeceği tüm detaylar aslında kayıt altında )

Buradan sonra ise blogda ' Hoşgeldin Gerçek Hayat ' kısmı olacak . Çünkü her köşe başından ''-ce' eeeee !!! '' yapan mikemmel annişkoşlar varken bu konuda benim adım dahi anılamaz !

Doğum muhteşem bir duygu . Eve 3 kişi dönmek... 
Ona canını verecek kadar sevmek .
Uyurken gidip gıdıktan koklamak, onu ısırmamak için ellerini yumruk yapıp dişlerini geçirmek , yani anne olmak en güzel şey ama bir de eş olmak ,ev hanımı olmak, arkadaş olmak , tek başına da bir birey olmak kısmı var ki işte onlar annelikle beraber en bocaladıklarımdan .



Oğlumla vakit geçirmeyi çok seviyorum ama tüm enerjim ona gidiyor. 
Böyle olunca ne ev işlerine , ne kendime bakmaya , ne de etrafa enerjim kalmıyor. 
Uyumayan bir bebeğim var ve ben hala inatla uyku eğitimi kısmına takığım . 
O kadar takığım ki bazen Ömer' in de canını fazlaca sıkıyorum ama sanki düzenli uyku benim rahatlık ve dinlenme biletim gibi geliyor . 
Uyumadığı için günün belli kısmını memnuniyetsiz geçirdiğinden, gereğinden fazla enerji harcamak zorunda kalıyorum bu da yorgun gece uykuları , dayak yemiş gibi sabah uyanmaları demek oluyor. (Birde lanet spinalden yadigar bel ağrılarım var tabiki )

Elbette yaşadığım durum herkes için geçerli değil ama sevdiği adamla dip dibe, bir an olsun sıkılmadan 10 yılı deviren, istediği şeyi istediği zamanda yapma rahatlığına sahip, benim gibi özgür ruhlu bir insandan, bakkala gitmek için bile tam yarım saat düşünen, sonra evden çıkmak için yapması gereken şeyleri gözünde büyütüp , vazgeçip ''amaaaaan onu da yemeyiverelim canııım'' diyen üşengeç ve bezgin bir kadın ortaya çıktı . Ve bu kadın kendini bazen kafese kapatılmış gibi hissediyor. ( Özgür ruhlu derken extrem bir çift değiliz tabii ki , sadece evlenmeden önceki hayatımda 6 yıl kadar ailemden ayrı yaşadım , 4 yıldır da evliyim ve tam 10 yıldır aynı şeyleri yapmaktan keyif aldığım adamın yanında huzur buluyorum ) 
Tabi bu yorgun , boşvermiş , üşengeç ve tüm enerjisini sadece bir noktada tüketen kadın ortaya çıkarken bir dizi depresyonu da beraberinde getirdi. 
Tahammülsüz , asabi ve geçimsiz bir şey çıktı benden, canavarımsı, değişik bir şey .  
En yakın arkadaşlarımın çoğunun çocuksuz ve hatta bekar olması da beni sosyal çevremden hızla uzaklaştırdı . 
Yıllarca her sabah işe gidip, aniden içine düştüğüm 10 aylık ev hanımcılığı da  üzerine tuz biber oldu. ( Bu arada geçen hafta sevdiğimiz çiftlerden birinden bebek beklediğini öğrendik . 
Nasıl sevindim anlatamam !!! )



Kafamı Ömer'den çevirdiğim her an mutsuzluğun eşiğinde buluyorum kendimi. 
Ayda 1 kere mutlaka gerçekleştirdiğimiz anne baba saatlerinde bile yorgunluktan ve üşengeçlikten, hep aynı restauranta gidip yemek yemek de kafamı toparlamaz oldu artık .
Eşimin izin günlerinde yaptığımız alışverişler tek keyfimdi ama onda da aylardır çocuk katından başka bir yere kımıldamadığımızı fark ettik geçen hafta :)

Yoga yapıp biraz gevşemek, azıcık kendimle baş başa kalmak , deniz kenarında yürürken kulaklıkla müzik dinlemek , yine kuaför koltuğunda motive olmak , eski kıyafetlerimin içine girebilmek , hayatıma bir çeki düzen vermek, doğum sonrası yeni bedenime alışıp kendimi tekrar sevebilmek gelecekteki ideallerim arasında yer almakta :) 
1 buçuk aydır sadece hafta sonları part time çalıştığım işime çok şükür ki 15 gün sonra dönüyorum. Eminim ki işe başlayınca hayatımı düzene sokmak çok daha kolay olacak. 
Evlendiğimizden beri''1 ay evde oturamadım.Canım cicim aylarımız vardiyalı işlerde heba oldu gitti '' diye çok yakınmıştım . 
Bu 10 ay da bana bir ömür yetsin artık :)

''Bu durumu yaşayan tek benim, beceremiyorum galiba ! '' şeklindeki yetersizlik hissinden sıyrılıp kafamı kaldırıp gugılladım ki ne göreyim! Çok ciddi bir kesim doğum sonrası alışma süreci olarak adlandırılan 1 yaşa kadar olan sürede yaşadıklarımın pek çoğunu yaşıyor :) 
Bunu bilmek bile terapi gibi geldi ve bir cesaret bende yazayim istedim. 
İlerde okur okur gülerim '' vay arkadaş ne kadar eziklemişim kendimi '' diye :)

Sonuç olarak eskiden olduğu gibi kendime bir yapılacaklar listesi hazırlayıp kendi kendime terapi moduna geçtim . 
İşe döndüğümde Ömer' le düzenli bir şekilde ilgilenecek Meryem ablası ve babaannesi olacak            ( dönüşümlü olarak ) .
Gözüm de arkada kalmayacağına göre kendime biraz vakit ayırabilecek, çalıştığım otelde bir yoga merkezi olmasına şükredip öğle yemeklerinde gevşemeye, kendimle baş başa kalmaya gideceğim :)

Bir sonraki postta umuyorum ki depresyonun kör kuyularından sıyrılıp daha mutlu, huzurlu ruh hallerinden bildiriyor olacağım :)

Sevgiler,


Devamını Okuyun...

Nihayet "Dogum Hikayemiz"




Son 1 aydır geceleri üçer beşer cümle yazaraktan nihayet hikayemizi bitirmeyi başardım . Hamileliğim boyunca elimden geldiğince yazmaya çalıştığım blog günlüğümün Ömer' den önceki kısmını aşağıdaki hikayemizle noktaliyorum.Deli gibi tirstiğim suni sancı ve sezeryan doğumla nasıl yüzleştim ?06 mayıs 2016 da saat 15:30 da öğrendim ertesi gün Ömer'imize kavusacagimizi. Doktorum plesentada olan bir problem nedeniyle 40. Haftadan daha ileri gidemeyecegimizi anlattı.Korktum ilk önce , kendimizi en yakın cafeye atıp, daha hazır değilim diye yaklaşık 1 saat ağlayıp sızlandiktan sonra son hazırlıkları yapmak üzere tam anlamıyla koşturmaya başladık. Paşabahçe'ye çikolata kaselerimizi almaya gittik sonra Divan'dan içlerini çikolatalarla ve lokumlarla  doldurduk  . Ufak tefek birkaç alışveriş daha yapıp,akşam bana moral olması için en sevdiğim meyveleri pazardan toplayıp evin yolunu tuttuk. Valizleri açtık son kontrolleri yaptık . Bir yandan mutlu,bir yandan sonsuz gergindim . Yarın beni neyin beklediği ile ilgili en ufak bir fikrim bile yoktu. Biz panik ataktan muzdarip insanlar bu gibi durumları hiç sevmeyiz. Herşeyi en ince ayrıntısına kadar bilmeli ve tüm detaylara hakim olmalıyız. Belirsiz durumlar ise çok sıkıcıdır. Atak sebebidir . Sıkıntı verir. Tüm akşam sürekli birşeylerle ugraşşam da bir yandan meditasyon yapıp kendi kendimi rahatlatmaya çalışıyordum. Sanırım bu sayede gece şaşırtıcı derecede rahat bir uyku çektim 😊 sabah kahvaltımızı yapıp eşyalarımızı yükleyip hemen benim yatişimi yapmaya hastaneye gittik.  
  

Hastaneye taşınma öncesi

Evden son kez 2 kişi çıktık 

Biz doğurmaya gidiyoruz ✌

Yatışım yapıldı  ve ben bir anda suni sancı istemem direk sezeryan olsun gibi saçma bir cümle kurdum ( Nasıl korktuysam  😊)  neyse ki doktorum kabul etmedi. Damar yolu elimin üzerinden açıldı . Kan alındı . Deste deste kağıtlara imza atıldı veeeee suni sancı serumu belirdi uzaklardan 😊 İlk 2 saat neredeyse pek sancım olmadı tabi açilma da yok 😔 nst ye bağlı , stresli ve sıkılmış bir şekilde yatarken hemşirelere yatmak istemiyorum diye baskıya başladım sürekli hemşireleri çağırıp beni ne zaman kaldiracaksiniz diye kafa ütülüyordum . Yataktan kalkabildigimde ilk çatı muayenem geride kalmıştı . Ömer'in kanala girmeye niyeti yoktu, açilmada yoktu. Yataktan kalkınca moralim yerine geldi . Şiddetlenen sancılar ayakta daha rahat geçiyordu . Hem yürüyor hem pilates topu üzerinde çalışıyordum. Sancılar şiddetlense de keyfim yerindeydi. Resimler çekildi . WhatsApp gruplarima sürekli güncel resimler atıyor, durumdan herkesi bilgilendiriyordum . Yaklaşık 4 saatlik kısım baya iyi geçti . Ben rahat olunca , pilates topunun da etkisiyle sonraki çatı muayenesinde açıklık tam 4 cm olmuştu. Bu daha da moral oldu ama bir süre sonra doktorum geldi ve bebeğin başı hala kanala girmediği için sezeryan yapmamız gerektiğini anlatıp bizim tercihimizi sordu.

Aramız iyi o ara. Acı vermiyor pek. Suni sancı serumu kalp ben 😊



Nihayet yataktan kalkabildim pozu 

Doğuramasamda denedim diyorum . Vicdanım rahat 😊 


 Oy birliğiyle sezeryana karar verdik. Normal doğurmayı o kadar istiyordum ki daha doğrusu kesilmekten o kadar korkuyordum ki, herkes sezeryan için start verip koşuşturmacalara başlar başlamaz saatlerce keyifli ve relax bir şekilde sancıları karşılayan, güleryüzü ve sakinligiyle hemşirelerin ilgisini çeken ben ,başladım zırıl zırıl ağlamaya. Hıçkıra hıçkıra ağladım . Içimden "boku yedin kızım şimdi seni canlı canlı kesecekler!" diyip diyip ağladım. Apar topar fotoğrafçı arandı . Mustafa'yı aldım yanıma ve hızla ameliyathaneye cikarilirken hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam ettim . Ailemle vedalaşırken beni görenin gözleri doluyor , mırıldanan dudaklardan herkesin bana dua okuduğu anlaşılıyordu.Ameliyathane kapısında ayırdılar Mustafa ile beni . O soğuk odaya alındım. Tepemde belki 10 kişi var. Herkes hızlı hızlı birşeyler yapıyor , koşuşturuyor. Bu arada iğnem yapıldı,uyuşma bekliyoruz. Etraftakilerin ne yaptıklarını takip etmeye çalışıyorum ama pek mümkün değil. O kadar hizlilar ki , eyvah diyorum şimdi beni Mustafa gelmeden kesecekler . Sonra hemşirelere yaptığım baskının aynısını tepemde uçuşan insanlara yapmaya başliyorum. Basliyormusunuz ? Ama benim kocam gelicek, fotoğrafçı gelecek, kocamı da alın içeri , kocam , kocam nerede diye kafa ütülerken biri sesleniyor 'kocayı içeri alın '. Derin bir ohhh çekiyorum. Mustafa geliyor bonesini takmış tedirginligi yüz ifadesinden dışarı çıkmış bütün ameliyathaneyi doldurmuştu 😊 Zeliha 'da fotoğraf makinesiyle içeri girince gönül rahatlığıyla kesilmek üzere çenemi kapattım . Arada damar yoluma vurduklarinda 'yavaş!! Acitiyorsunuzzzz' diye cirlamaktan da geri kalmadım tabii ki 😊 Derken sanırsın o masada bir insan evladı kesilmiyor başımdaki anestezi uzmanı ve hemşire başladı dedikodu yapmaya . Arada bana dönüp başıma gelecekleri anlatıp sakın olmamı söylüyorlar sonra giybete devam 😊 Nedenini bilmiyorum ama içimde dehşet bir hareket etme isteği var. Önce başımı sağa sola çeviriyorum . Uyarılara rağmen başımı çevirmeye devam edince,Mustafa'ya kafamı sabitleme görevi veriliyor , kafamı oynatamayinca parmak uçlarımı hareket ettiriyorum. Acı elbetteki yok ama karnımın üzerindeki 2 çift elin ne yaptığını gayet net hissediyorum . Sonra Ömer'in çıkması için biraz bastiracaklarini söylüyorlar , bir sarsintinin ardından ağlama sesi çınlıyor odada. Gözyaslarimiza start verilmiş gibi aynı anda ağlamaya başlıyoruz Mustafa ile, bir yandan hıçkıra hıçkıra ağlarken, bir yandan şükürler , dualar dökülüyor dudaklarımdan . Sonra içimde tuhaf bir heyecan belirdi ve başımdaki dedikoducu ekipten biri "Heyecan yaptık galiba" dedi ve ben birden leyla gibi oldum . O anda ne yaptı çözemedim ama sanki 1 büyük rakıyı tek başıma devirmiş gibiydim. Ömer'i yanağıma doğru verdiklerindeki kısmı çok net hatırlamıyorum bu yüzden 😞 ama bol bol ağlaştık onu çok net hatırlıyorum . (Verdiğimiz en doğru kararlardan biri de Mustafa'nin yanımda olup , o eşsiz anlarda benimle beraber olmasıydı sanırım ) 


Sonra Ömer ,Mustafa ve Zeliha odadan çıktı, dikilmek üzere bir başıma kaldım . 10 dakikada Ömer'e kavuşup, 15 dakika dikilmeyi bekledim . İlk 10 dakika zırt diye geçerken,sonraki 15 dakika 15 yıl gibi geçti. Dikildikten sonra kısa bir ısıtma işleminin ardından odaya gitmek üzere yola çıktık . Oda süslemeleri tamamlanmış .


 Ömer'i hazırlamışlar . Yarım saat önceki gerginlik yerini gozbebeklerinden kalpler fişkirtan , Mutlu - Musmutlu kocaman bir aile tablosuna bırakmıştı. Sonrası çok kalabalık , çok gürültülü . Hafızamda bir uğultu gibi.Net olan tek görüntü ise hemşirenin kollarında bana doğru gelen, koca gözleriyle çipil çipil ağlamadan etrafa bakinan can parçam 💞Uzak yollardan, taaa canımın içinden geldi kollarımıza 😍 Ilk görüşte aşk diye buna denir işte .


1 saat önce sancilarin da etkisiyle karnımda dört dönen minik bebeğim kanlı canlı kollarımda 😍😍 Sonrası ise her annenin yapmış olduğu gibi . Sıfır uykuyla, acaba nefes alıyor mu?? diye kontrol ederek geçti . Şükürler olsun ki ikimizde herhangi bir sağlık sorunu yaşamadan planlandığı vakitte evimize vardık . 
Günler haftaları , haftalar ayları kovaladı ve daha dün gibi dünyaya gelişine saniye saniye şahit oldugum bebeğim , 3. Ayını doldurdu da annesine gülücükler, kahkahalar atmaya başladı bile ...

Hayatımıza katılacağını öğrendiğimiz ilk andan beri bize hiçbir zorluk yaşatmayan, kendimi dünyanın en prenses hamilesi gibi hissettiren , Aynı bedende bize verilen sürenin tamamlanmasinin ardından ise ufak bir müdahale ile sorunsuz aramıza katılan bebeğim ... Sen kocaman bir puzzle in en son parcasiydin. Sayende Biz olduk , aile olduk , Tamam olduk 😍

Sonrası mı ???




Sonrası  bebe mavili , toz pembeli , bombilibilibiliboooom 😊




*** Yine telefondan hazırlamak zorunda olduğum yazım otomatik düzeltme ve telefondaki  yavaslik sebebiyle hatalarla doldu ama yazıyı hazırlarken uyku vaktimden yediğim için titiz bir düzeltme yapamıyorum maalesef 😔 

Devamını Okuyun...

Mutlu sona adim adim (39. hafta )




Muhtemelen bir sonraki yazımda tepemde bir anne topuzuyla 'loğusa depresyonu' denen kör kuyulardan bildiriyor olacağım . Şuan 39. Haftanın içindeyiz . Cuma günü 40. Haftaya başlayacağız ve cuma sabah ki doktor randevumuzda bir türlü doğuramayan annenin akıbeti belli olacak.

Acısıyla tatlısıyla .... demeyeceğim çünkü tadından yenmeyecek bir hamilelik geçirdim.Bu yüzden bu süreçten bahsederken ballı lokma tatlısı diye bahsedeceğim :) Korktuğum pek çok şeyi yaşatmadi bana paşam.  39. Haftamda hala günde ortalama 3-4 km yuruyebiliyor, evi süpürüp , toz alıp , kimse görmeden sandalye tepelerinde dolaplara  uzanabiliyorum. Bunun yanında her ne kadar 9 aylık hamile olsam da sanki doğduğumdan beri penguen yürüyüşü yapıyor , ayaklarımı görmüyor , kot pantolon giymiyor ,yüzüstü yatmıyor gibiyim. Doğumun hemen sonrasında eski alışkanlıklara geri dönebileceğim fikri bile bir tuhaf. Sabırsızlık tavan yapmaya başlasa da aslında buralar da iyiydi böyle 😊

Yalancı sancilarla yaşamaya o kadar alıştım ki artık sancım var diye kimseye söylemez , Hiç takmaz olmuştum . Ama geçen gece çok gerçekçi sancılar gönderdi oğlum içeriden 😊 Gece saat 1 gibi kalktım . 'Evet galiba bugün kavuşacağız ' diye heyecanla bonus saçlarımı düzlestirdim. Makyaj malzemelerini toplayıp valize attım ama sancılarım kesildi. Oyun yaptı yine bizim ufaklık 😀😀 Sonra 3 buçukta mânen oğluma sarılarak ama aslında sadece ona dokunarak uyudum. Yine ana oğul tek bedendeydik 😊 Aileden olayı duyanlar beni mahallenin delisi ilan etti . Doğum sancıları geldiğini hissettiğim anda aklıma ilk gelen şeyin saçlarımı yapmak oluşu herkesi oldukça eğlendirdi.

Babamız o kadar heyecanlı ki , şakayla karışık 'Hadi Allah rahatlık versin belki bu gece doğururum dediğimde, aklı başından gidiyor . 'Ay Allah korusun ben hazır değilim daha deme öyle ' diye tepki veriyor , arayip  'doğum başlayınca haber verin' diyenlere , 'Ben o panikle veremeyebilirim benden telefon beklemeyin 'gibi tembihlerde bulunuyor 😊 ( bense onu doğuma sokmanın derdindeyim 😂😂)  Çok gülüyorum onun bu şaşkoloz hallerine ve Ömer'e sürekli anlatıyorum ne kadar şanslı bir bebe olduğunu.


Bezelye parmaklıma ,

Biliyorum keyfin yerinde ama dışarısı çok güzel !!!  Artık  gelsene :) :)
Baban her akşam sahilde çocuklarıyla oynayan babaları izleyip , sana futbol oynamayı öğreteceği , paytak paytak koşarken düşüp mızmızlanacağın günlerin , ben ise ilk ağlayışların ile hayatımda yepyeni bir sayfa açacağın günlerin hayalini kuruyorum :) Pek çocuk sevmeyen bir çiftin göz bebeklerinden kalpler fışkırtan miniği , gel de mutluluğumuza mutluluk , ömrümüze ömür kat :)
Annenin şanssizliklari, zamanında yaşadığı mutsuzluklari, hatırlamak bile istemedigi yılları gani gani mutluluk olsun da dönsün sana . Sen hayatı erkenden öğrenmek zorunda kalma. Çocukken çocuk kal. Masumiyetini çalmasinlar ellerinden. Incitmesinler seni. Üzerinden uzun yıllar bile geçse kapanmayacak derin yaralar açmasınlar sana miniğim ...

Yazamadığım haftalarında minik özeti ,











Devamını Okuyun...

34. Haftada Bir Gebe

Çoook uzun bir zaman oldu yazamayalı ama aslında evdeki günlüğümüze aksatmadan yazıp Ömer'i gündemden çok uzak tutmadik.

Haftalar o kadar hızlı geçiyor ki , adeta 'Sana hamileliginin tadını cikartirmayacagiz ' diye 4 nala koşuyor.

Bu zamana kadar ne yaptık ? Alisverisimizi bitirdik . Yüzüne bakilmayan oda evin en keyifli köşesi oldu . Odaya giren herkes huzur buldu , bayıldı .Hatta kimileri benim gibi emzirme koltuğunda oturup ,odayı uzun uzun seyretti, hayaller kurdu 😍Miniğimizin kıyafetlerini yıkadık ütüledik. Hatta doğum sonrası gelecek olanlar için güzel bir buzluk çalışması yapıp , enfes kıymalı börekler hazırladık. 'Ayyy nasıl oldu acaba ' diyenlere tadına bile baktirmadim. Onlar benim ganimetlerim 😃😃 sırada yaprak sarma partisi var. Buzlukta kalan boşluğu enfes sarmalarla doldurup ,doğum sonrası afiyetle hupletmek için en kıymetlimizin aramıza katılmasını bekleyeceğiz 😍😍

Tabii tüm bu hazırlıklar kötü havalarda yapıldı çünkü oğlumda annesi gibi bahar aşığı olduğundan güzel havalarda maalesef hiç evde oturamıyoruz😔 Yollarda bir kaç kez yalancı sancı yoklamalarim olmadı değil , bu yüzden kendisini ya bir gece yarısı yada sokaklarda gezerken bekliyorum .




Zalimsin zaman !!!
Hemde çooook !!! O kadar güzel anlarımı alıyorsun ki ellerimden, Ne bütün gece ruh gibi gezdiğim mide yanmalarimdan , ne de beni iki büklüm bırakan  pelvik agrilarimdan şikayetçi olabiliyorum . Iyisiyle kötüsüyle tek bedende can bulduğumuz her güne , her saate şükürler olsun 🙏

Bu zamana kadar annelik konusunda çok fazla planlar yaptığımı , Daha doğmamış çocuğa dön biçmek misali her detayı araştırmaya çalışıp kurallar koymaya çalıştığımı farkettim ve kendimi çok sıkıcı buldum. Doğum zaten bedenimizin ve bebeğimizin en güzel bildiği olay. Doğum için okuduğum şeyleri bıraktım . Bedenimi dinlemeye , Onun yönlendirmesine kulak vermeye karar verdim. Yenidogan bakımı ve annelik konusunda ise tamamen içgüdüsel annelik yapmaya karar verdim. Plan yok . Kural yok . Daha bebegi kucağıma almadan kurulan çok bilmiş cümleleri yok 😊

Tek derdim suyum fazla olduğu için uyarildigim erken doğum konusunda oğluma telkinlerde bulunup, tek bedende geçireceğimiz her anın sonuna kadar tadını çıkarmak . Bir kadının hayatında sahip olabileceği en güzel günleri yaşıyorum. Hiç sabırsızlanmıyorum kucağıma geleceği günler için . Çünkü onun her tekmesinde,canımın içindeki varlığıni hissediyorum ve şükrediyorum onu bize layık görene ....

Dualarım tüm bu hisleri yaşamak isteyenlerle beraber...


**Telefondan yazmak oldukça zor. Yazım hatalarımın kusuruna bakmayın lütfen ...




Devamını Okuyun...

Merhaba Rüyalar , Merhaba 28. Hafta / 3. Trimester

3. Trimesterin ilk gününü acil serviste geçirmiş olsam da çok şükür kötü birşey olmadi. Acil doktoru kontrolünde, 1 kiloyu geçtiğini öğrendik.Koccaman adam oldu artik benim oğlum  :-)

Mutlu sona adim adim yaklasirken bir yanim deliriyor , bir yanım üzülüyor. Seninle tek bedende olmak dunyanin en güzel hissi. Yalanci bahar gunlerinde , seninle başbaşa bol bol yürüyüş yapiyorum. Aramiza katilacagin gün acaba nasil bir gün olacak ??? diye meraktan çatir çatir çatliyorum :-) Seninle insan kendini hiç yalniz hissetmiyor. Velev ki hissettim, paşam  çakiyor bir tekme , poposunu yada kafasini dayiyor bir köşeye, karnimin şeklini değiştirip 'aloooo ben buradayim. Yine bağlama yalnizlik triplerineee ' diyor  . Öyle yaptiginda ona dokunmak çok daha büyük bir keyif benim için :-)  Senin tekmelerin yüzünden uykuya dalamadigim geceler bile güzel. Bunlari aramiza katilacagin günler için bir göz daği olarak algiliyorum ." Şimdiden uyuma, aliş uykusuzluga, ben geldikten sonra yakicam caninizi " diyor gibisin :-)  zaten yatip yuvarlanmak için bolca vaktim var , sen geldikten sonra elbette ki aklimda uyku olmayacak :-)

Gecen hafta izne çiktim artik tamamen başbaşa kaldik ana oğul :-)  artik sana daha çok dokunuyor ve daha çok konuşabiliyorum. Geceleri ve sabah erken saatlerde o kadar hareketli oluyorsun ki ,babani uyandiramadigim zamanlarda sana havale ediyorum . Senin tekmelerini hisseder hissetmez açiyor gozlerini  :-)  Bu şekilde uyandiginda daha bir keyifli çikiyor evden evimizin diregi :-)

Haftaya kismetse kendimi hiiç yormadan , yavaş yavaş, tadini çikara çikara ,alisveriş ve hazirliklara başliyorum :-)  Bugüne kadar yapacagim en heyecanli hazirlik olacak :-)  Başlagıcı, dolap siparişini vererek yapacagiz ve kismetse mart ayinin ilk haftasi gelmiş olacak. Minik odanin penceresi açildi , tüm evin boyasi yapildi . Önce eşyalarla ,sonra senin sicakliginla dolup taşacağı günü bekliyor  .

Gelişiminin 10 gün ilerde oluşundan , kendi kendime ,multi vitamin hapini 2-3 günde bire çektim. Aman bir rahatladim sormayin ! Gözbebeklerimdeki yemek resimleri kayboldu, porsiyonlarim normal ebatlara küçüldü, aklina ne gelse cani isteyip ,huysuzlanan küçük kiz çocuğu triplerinden çiktim artik :-) Sen kilo alirken ben ise 2 haftadir ayni kiloda gram farkliliklariyla seyrediyorum. Yani şu vitamin haplari en büyük düşmanimiz gebişler :-)

3. Trimester başlar başlamaz en büyük etkisi rüyalarim üzerinde olmaya başladi. Daldan dala , çok ilginç , çok kalabalik rüyalar görüyorum. Bütün bilinç altim yüzeye fişkirmiş durumda.Kizdigim, kirildigim herkes ile ayri ayri uğraşip , kavgalar ediyorum :-)  Ruyalarimi yaşiyorum . Dün gece ruyami unutmamak için Mustafa`yi kaldirip, ruyami anlattim. ` Sakin unutma! Sabah sana ne gördüm diye soracagim ` diye tembihledim. `Ne cins bir deli oldun acaba başimiza` dedi o da. Aaaah ah ne bilsin garibim, bunlar hep hormon !!!

Geçen hafta doğum yapmayi planladigim hastanenin doğum okulu başladi. Tam 6 hafta sürecek. Kitaplarim , yoga , yürüyüş ve doğum eğitimi derken iyice inzivaya çekildim. Seninle başbaşa son gunlerimin tadini cikariyorum! Hem çabucak gel, hem de biz hiç ayrilmayalim, tek bedende 2 kalp yaşayalim diyor , başbaşa son günlerimizin tadini cikarmaya geri dönüyorum :)


**Pilates topum ve genetik olarak lömbül lömbül sarkmaya elverişli kollarim için kullandiğim lastiğim herzaman salonun baş köşesindeki misafirim:-) 

İzne ciktigima göre yazmak için tabletimin eline kaldim ve bu şekilde yazmak cidden zor oluyor. Zamanla alişacağimi umuyorum :-) 

Devamını Okuyun...

24. Hafta Şeker Yüklemesi

Eveet !!! Sabah kalktık , her zaman ki gibi karnım zil çalıyor. Hatta ötüyor , haykırıyor !!! 12 saat boyunca hiçbir şey yemedim diye, baş kaldırıyor, isyan ediyor. Eyvah !!! Bu açlıkla nasıl geçecek vakit derken, o berbat içeceği içtik, - Minik bir hile ile dibinden 2 parmak kadarlık kısmı içmiş gibi yapıp çöpe attım. İçtikçe ızdıraba dönüşen iç bayıcı bir tadı var çünkü !!! -  toplamda  4 tüp kan verdik, delik deşik olduk  Sonra koşa koşa kahvaltı ettik . İçeceği benden önce tadıp , tadını anlatıp ' abartılacak birşey yok be kızımm  ' diye beni teselli eden , tüm bekleme süresince ağzına lokma koymayan kocacık da küçük çaplı bir yükleme yapmış oldu kendine . Beni görünce ' vaaaaay çok iyi görünüyorsun ! ' diye tepki veren doktorumuz , çekilen çilenin mükafatı olarak hemmen Ömer'i gösterdi bize. Sonuçlarımızı aldık ve derin bir ' ohhh ' çektik derken, benim dobişkomun kilosu fazla çıkınca yine yasaklar listesini cebimize koyup evin yolunu tuttuk. Annesine kavuşmak için aceleci davranan oğlumuz yaklaşık 1 hafta 3 gün falan önden gidiyor.  Bu kadar dikkat edip , ilaç içerken demirin hala sınırda çıkması  günün en sinir bozan haberi oldu . Ama bunun sıkıcılığını gölgede bırakacak bir diğer gelişme ise böbreklerdeki problemde bir ilerleme olmamış :) Aynı bıraktığımız gibi duruyor !!! Çok şükür ...


Hastanede bekleme salonunun tam karşısında böyle cici bir 'Cake House ' vardı . Tam 2 saatim,misss gibi kahve kokuları arasında,  o an için bana dünyanın en lezzetlisi olarak görünen çikolatalı keklere bakınıp , iç geçirip, onlara saldırmamak için ufak meditasyonlar yaparak geçti :) Ramazanda, son dakikaları sofra başında geçirdiğimiz gibi , Cake House'a karşı geçirdiğim saatler sanki testi daha makbul kıldı :) Bendeki maneviyatı öyleydi en azından :) 







Geçen hafta, başı yukarıda olduğu için alttan tekmeleyip , zaman zaman canımı yakan, kasıklarımdaki ağrıdan dolayı beni kıvrandıran Ömer, bu hafta tam tersi bir şekilde baş aşağı ' ce'eeeee ' dedi bize. Her hafta ayrı bir poz, ayrı tripler. Detaylı ultrasonda eli kulağında verdiği ezan okuma pozu sedebiyle , doktor;  'Bu çocuğun adını Bilal koyun' demişti. Bu sefer ise parmakları sanki bize hareket çekiyor gibiydi. .  ' Ayy bu bebe pek bir terbiyesiiiz'  diye tepki aldık bu hafta doktordan :) Oğluma laf yok !!! Şuanda kişiliğini bulmaya çalışıyor içeride. Ekmek elden su gölden :) İç hesaplaşmaları için bolca vakti var nasıl olsa :)

25. haftaya grip aşısı ile başladık .Doktorum bir kaç seferdir çok ısrarcıydı . Hastaneye başvuran vak'aların giderek ağır bir tablo çizdiğini , bu sebeple yeni gündem konumuz olan tetanoz aşısından daha önemli olduğunu belirtti. Özellikle çalıştığım için istiyordu aşı olmamı ve bende artık ısrarlara dayanamayıp oldum . Sınır süre 15 gün. Hasta olmak yok ! Eğer bu süre zarfında hasta olursam aşının bir etkisi olmayacakmış !

23.01.2016 diye not almak istiyorum buraya. İlk çorap giyememe tarihi olarak . Akşam yemeğinden sonra kendimden çok emin bir şekilde 'haydi bismillaaah' diye eğilip çorap ve ayağımı bir türlü denk getiremedim. Yemek sonrası oluşuna bağlıyorum ama neticede bu bir ilk :) Tepeden kuşbakışı görüntüde de zaten ayaklar iyice kayboldu . Ufak manevralarda tabi ki görünüyorlar ama dik durunca belden aşağısı yok gibi bir şey:)

Hareketler zorlaşıyor. Sıcak basması gece uykuda gelince çok sıkıcı . Mustafa da alıştı artık bir debelenme, hafiften ıkıntı gibi bir ses duyunca direk uzatıveriyor kolunu artık otomatik olarak. Ona asılıp dönmek veya kalkmak işimi kolaylaştırıyor. Bel ağrılarım için aşağıdaki yastığın içinde yattığımdan ve şişmeye devam ettiğimden hareketlerim artık çok kısıtlı. Yastık ilk yattığımda tabut hissi veriyordu ama haftalardır iyice alıştık birbirimize :)


Mide yanmalarım .... Tüm mutluluğuma gölge düşüren. Özellikle yatarken. Yukarıdaki yastığın üzerine başımın altına 1 yastık daha alıp neredeyse oturur vaziyette uyumaya çalışıyorum bazen ! Yatarken mide kaynamasına ise işaret dili koyduk . Mustafa'yı dürtüp elimi gırtlağıma götürüp fokur fokur kaynama işareti yapıyorum . Bu demekki ' kaynama geldi ,neredeyse kusucam çabuk beni doğrult ! ' böylelikle ivedi bir şekilde kalkıp, doğruluyorum ve o acı su tekrar çıktığı yere yavaaş yavaş geri iniyor :)

Jr Zengin'i beklerken işte böyle geçiyor vakit. Tam 6 hafta kaldı izne çıkmaya. Evde yapacak işlerim kalsın diye pek birşey yapmıyorum . Daha önceki haftalar da yapmış olduğum bebek ajandama herşeyi araştırıp yazıyordum. Notlar tutuyordum. Bir yerde duyduğum ve ne olduğunu öğrenmem gereken şeyleri anında açıp küçük küçük not ediyordum.Hatta fotoğrafçı görüşmemde Derya'da şaşırmıştı . 'Ne kadar çok kişiyle irtibata geçmişsin , şu ne kadar fiyat vermiş bakiiim, aaa buna da mı yazdııın  ' diye.

Sadece bu hafta Jr'ın odası tadilata giriyor. Yıkım döküm işleri , sonra boya badana yapılacak tüm eve. Odasına yaptıracaklarımızı zaten beğendik , tadilat biter bitmez siparişlerini vereceğiz. Olan biten sadece bu . Bunların dışında anası bir çöp bile almadı oğluna. Kendi boğazından başka birşey düşünmüyor çünkü bu aralar :)

İzne çıkınca herşeyi yavaş yavaş, keyifli keyifli hallederiz, ana oğul başbaşa :) 6 hafta nedir ki ? Şıppadanak geçip gider :)








Devamını Okuyun...

Herşey Nasıl Başladı ??? - Flashback

Durup durup eski günlerdeki gibi günlük yazmadığım için kızıyorum kendime. Çünkü ölümsüzleştirilmesi gereken her detayı akıllarda kalması gereken , ama zamanla unutulmaya yüz tutmuş , sadece ana hatları ile zihnimizde olan pek çok anı var. 2006 yılından bugüne , o kadar çok özel an biriktirdik ki her gününü keşke yazsaymışım. Hayat arkadaşımın  bu haftaki doğum günü şerefine geçmişte minik bir yolculuk yapmak, hikayemizi en baştan kaleme almak istiyorum . Bu blog miniğimize ithaf edilen bir günlük olduğuna göre bu yazı da burda dursun bakalım :)
- Babamızın doğum günü çoktan geçti ama uzun süredir taslak olarak tuttuğum bu yazıyı ancak düzenleyebildim. -

  2006 yılında bir kış günü yurt kantininde tanıştık babanla miniğim. Arkadaş olduk . O zaman 2 mizin de hayatlarında başka insanlar var. Sadece yüzeysel sohbetler ediyoruz. Daha sonra önce beni erkek arkadaşım ,sonra da babanı kız arkadaşı terk etti . Biz 2 terk edilmiş insan olarak, önce birbirimize destek olup , eski sevgililerimizle birbirimizi barıştırmak için türlü yollar arayıp, tessellilerde bulunup, bu geçen süre zarfında beraber çok keyifli vakitler geçirince de '' dur bir dakka yaaa biz daha iyi anlaşıyoruz. E biz sevgili olalım o zaman '' diye , uzuuuuun yolculuğumuzda ilk adımlarımızı atmıştık . Şimdi konuşurken çok komik gelse de ciddi ciddi birbirimize akıl veriyorduk  ''Çık karşısına seviyorum de, öyle yap, böyle sürpriz hazırla ... '' gibi tüyolarla yollarımızı ayırmak için zamanında elimizden geleni yapmışız  :) 

Sevgililiğimizin ilanından sonra gönül kaçanı kovalar tabi ki :) Eskiler kendiliğinden döndü bizlere :) Hem de 2 tarafta çok haşindi .2 tarafın eskileri, karşı tarafın ana karakterlerini tehdit ediyordu :) Bir hatun kızımızdan dövülme tehditleri almışlığım bile var yani :) - çocukluk işte -

Bunlar tabi ayağımıza takılan en önemsiz sorunlardı. Asıl zorluklar üniversite bitiminden evleninceye, o sihirli imzalar atılıncaya kadar peşimizi bırakmadı . Hep sıkıntı , hep zorluk, hep entrika ....

Nikahta keramet gerçekten var. 3 buçuk yıldır bambaşka , sessiz sakin , muhteşem bir hayatımız var. Zaman zaman o günleri yad edip ''ne kadar zor olsalar da, o günler de güzeldi beeee '' diye iç geçiriyor olsak da , sadece konuşması güzel . Yaşaması oldukça zor , yorucu ve yıpratıcıydı.

Ayyyy unutuyordum , imzalar atıldıktan sonra  6 aylık bir sınavımız daha vardı ki o da 'Askerlik '. Aylar önceden buhranı basmış ve sonunda o unutulmaz gün gelip çatmıştı . O zamanlar sadece 5 aylık evliydik.12.12.2012 de Atatürk Havalimanı'nda bir ağlak, kocasını Sivas uçağına uğurlarken paralıyor kendini ağlamaktan. Ağlamasın diye ısırmaktan şişmiş dudakları ama ne fayda !!! Ardından sonsuz yalnızlık hissiyle geçirilen neredeyse 6 ay. Geleli kaç yıl olmuş hala o dönemde yazılmış defterlerin kapağı açılamadı . Onun bana yazdığı yazıları bile okuyamadım . Hala o yürek yok bende. Odan hazırlanırken elimize geçen defterler, gözden çoook uzak yerlere konuldu. Hele de annelik hormonunun tavan yaptığı , göz yaşlarımın akmaya hazır bulunduğu bu hassas günlerde çok gerekli de değil!!! Belki bir gün 3 'ümüz beraber oturur baştan sona okuruz , 6 ay boyunca baban ve ben birbirimize neler yazmışız :)

Evlendik, son sıkıntılı düzlük olan askerlik de sonuda halloldu. Tabii bunun hemen  ardından kayın valide ( babaanne )  kişisinden ve yamacındakilerden sürekli çocuk imaları gelmeye başladı . Ben ve çocuk !!! Aynı cümlede geçerken bile zorluyordu . Çünkü ben çocuk sever biri değilim. Bunca yıllık ömrümde elime alıp sevdiğim çocuklar sadece bir elimin parmaklarını bile geçmez ! Bundan yaklaşık 2 yıl kadar önce yine bir kış günü  Osmanbey'de yürürken, evet çocuk sevmediğimiz ve istemediğimiz ama bunu er yada geç yapmak zorunda olduğumuz hakkında konuştuk . Evet olması gerekiyordu ama o zamanlar çocuk deyince aklımda sadece kısıtlanan hayatlar, monoton evlilik, hayatını tamamen farklı birine adamak, saçını süpürge ederek geçirilecek yıllar anlamına geliyordu . Sonra ver elini ihtiyarlık ...

Çocuk olduktan sonra tüm bahsettiğim olumsuzlukların hayatıma dolacağını düşünerek , uzuuun bir liste yapmıştım . İçinde yok yok :) Bu liste tamamlanınca, evet çocuk yapalım ! dedim  :) 

Listede ; 

** Öncelikle akşamları evde olduğumuz türden düzenli bir iş . ( ikimizde o dönem vardiyalı çalışıyorduk. Benim bir de gece vardiyası artım vardı !!!)
** Evimizin kredi borcunu kolaylama.
** Ehliyet alıp araç kullanmayı öğrenme. ( ki bunu önce eşimin yapması gerekiyordu . Çünkü ikimizin de ehliyeti yoktu )




** Araba alma. ( çocuk için olmazsa olmazlarımdan biriydi. ) 
** Sürekli aklımızda olup bir türlü yapamadığımız kış tatili ,


**Halkoyunları  kursuna gidip , foklor oynamayı öğrenme ( yıllarca aklımda olan ve bir türlü zaman ayıramadım aktivite ) En çok keyif aldığım 3 yöreyi - trabzon , erzurum ve kırkalareli - öğrendim ve sahnede oynadım :)


**Düzenli spor yapma , yoga ve pilatese başlama.


** Ertelediğim tüm diş dolgularımın yapılması ve eğer cesaretimi toplayabilirsem 20 yaş dişlerimin deri altından alınması - ki bir tek 20'lik dişlerimi aldıramadım . Çok da umudum yoktu zaten. Belki idealist kişiliğim baskın çıkar da aldırırım diye bir ihtimal yazılı dursun demiştim.
** Daha önce hiç yapmadığımız türden uzuun bir yaz tatili ile listeyi sonlandırmıştım . Askerlik , iş değişikliği derken 2 buçuk yıl boyunca İstanbul'u beklemiş olmanın verdiği mutsuzluk ile hamile kalırsam bir 3 yıl daha tatil uzak bana düşüncesindeydim.  ( yurtdışı planlamıştık ama 10 gün kamp yaptık ki bu benim için çok daha extreme bir tatil oldu.)



Listede yazan tüm maddeler bu yaz tamamlandı ve tam 2 yılımızı aldı . Tüm yukarıda bahsettiklerim üzerine çok emin bir şekilde söyleyebilirim ki her zaman çok plancı bir insan oldum :) Uzun gelecek , kısa gelecek , önümüzdeki ay , önümüzdeki hafta ... gibi çoook fazla planlarım vardır hayata dair. Olmazsa da canım sıkılır üzülürüm. Listeye tatil ile beraber son okeyi de attıktan sonra (hala ne kadar planlıyım !!! ), yarımşar kiloluk ayak ağırlıkları ile akşamları yürümeye veya koşmaya başladım.

 Hamile olduğumu öğrenmeden 1 buçuk ay önce 5 yıl boyunca kullandığım sigarayı 1 günde bırakmış, sağlıklı yaşama çoktaaan geçmiş ,artık planlı bir hamilelik olduğu için doktor kontrolünde bir düzine test yaptırmıştım . Testlerden sonra ki hedefim ufak bir diyetle karnımdaki bölgesel yağlanmalardan kurtulmaktı ama işte o kısıma yetişemedim :) Çünkü tahlil sonuçlarım ile beraber aramıza katılacağını öğrendik miniğim :)

Sonra durduk ve düşündük , evet yaptıklarımızı iyiki yapmışız ama ne kadar gereksiz kasmışız kendimizi !!! Ne gerek varmış öyle zorlama işlere :) Minik bir fasulye içinde atan  bir kalp. İşte sihirli an bu ! Tüm korkuların , endişelerin sadece 1 saniyede ne kadar gereksiz olduğunu anlamanın tek yolu :) En çocuk sevmeyenin bile göz bebeklerinden kalpler fışkırtacak sahne işte bu :) O günden beri bebek sevgim zaten tavanda. Anne ve evlat ile ilgili her duyduğum kötü haberde gözyaşlarım süzülmeye hazır. Hatta bu hayvanlar için bile geçerli . Geçen gün izlediğimiz bir belgeselde aç bir yılan , iguananın gözleri önünde yumurtalarını yedi . O kadar masum masum baktı ki iguana !!! Çok üzüldüm gözlerim dolu , içim parça parça , böğrüme öküz oturdu sanki... Anneyim ben işte hormonlarım var artık benim !!!

Yukarıdaki gibi onlarca plan program listesine bedel senin gelişin . Baban ve ben tam bir sevgi pıtırcığıyız. Eskiden elbette ki birbirimize çok bağlıydık ama şimdi adı başka bir şey! Sağlıkla ve uzun ömürle doğ miniğim . Seni sabırsızlıkla bekleyen 2 tane koccaman yürek var burda !!!

İsteyen herkesin bu duyguyu en kısa zamanda yaşaması dileğiyle ...






Devamını Okuyun...

Karma Karışık Duygular İle 24+0

2 gün öncesine plansız bir doktor ziyareti sıkıştırmak zorunda kaldık . Günlerce çok şiddetli ağrılarım ve kasılmalarım oldu , ben de ''evham yapma'' diye bastırdığım duygularımı bir anda salıverdim ve gayet nettim . ' Yarın doktora gidiyoruz ! '
İyiki gitmişiz. Herşeyin yolunda olduğunu öğrenince elbette ki rahatladım . Eskiden bebeğin hareketlerini hep  yukarıda hissederdim. Şimdi dönmüş . Kafası yukarı, ayakları aşağıya gelmiş o yüzden alttan alttan vuruyormuş oğlum. Ama ağrılarım ile ilgili bir sonuca varamadık . Magnezyum verdi doktor -ki ilk günden işe yaradığını hissettim. Çünkü tam 2 gün boyunca iki büklüm yürüyordum ağrılarımdan doğrulamıyordum . Bunun yanında ilave bir de idrar tahlilimiz var. Ben biraz geciktiğim için sonuçları yarın alacağız. Belki iltihap ile ilgili bir durum da olabilir. 

 Şeker yüklemesi yaptırmak istemiyordum fakat suyumun biraz fazla olduğunu bu yüzden bunu yaptırmak zorunda olduğumu öğrendim bu sefer ki gidişimde. Ayrıca bebeğimizin böbreklerinde sıvı fazlalığının yanı sıra biraz büyüme de varmış . Henüz böbrek fonsiyonlarını etkileyecek ölçüde değilmiş ama  her kontrolde takip edeceğiz dedi doktor.
2 seferdir her gittiğimde negatif bir şeyler duymak , bugüne kadar en fazla özen gösterdiğim moral konusunda beni biraz zayıflaştırıyor. Çok takılmıyor gibi görünsem de derinlerde bir yerde inceden moral bozuk, karamsar düşünceler var negatif rüyalarıma konu olan .

Korktuğum başıma geldi ve haftaya şeker yüklemesi randevumuz verildi. Bu konuda 'acaba farklı bir doktora daha mı gitsem bu haftaya kadar hiç böyle bir durum yoktu ' diye içimden geçirmiyor değilim. Çünkü ben yükleme istemediğimi belirtince öğrendim suyumun fazla olduğunu. Doktorumun itirazlarımı kabul etmemek için başvurduğu bir yol olabilir mi acaba diye düşünmeye başladım . Eğer öyleyse 3. doktora da güven sıfırlanacak demektir. 4. doktor için arayışlara başlarken hamilelik döneminin en fazla doktor değiştiren gebesi olarak rekorlar kitabına geçeceğim galiba !


Resimde de görüldüğü üzere , evet kış günü tişört ! giyiyorum çünkü ani sıcak basmalarım ve menepozumsu yanmalarım ile ancak bu şekilde başa çıkabiliyorum . Kışı neredeyse tişörtlerimin üzerine giydiğim hırkalarla geçirdim diyebilirim. Bu sebepten aylar önce kaldırdığım yazlıklarımı geri çıkartmak zorunda kalmıştım  :(

Meleğim artık vur kaç taktiğinin yanı sıra değişik stiller geliştirdi . Elini yada ayağını vurduğu yerden cekmeyip sağa yada sola doğru iterek kaydırıyor. Elimi koyduğumda da çok net hissediyorum o kaydırdıkça elimle takip ediyorum onu , böylece en uzun süre temas halinde kalmış oluyoruz  - ki o duygu işte beni benden alan :) Sabahın 6 sında işe gitmek için kalktığımda bir bakıyorum şiddet altındayım. İçerdeki isyan çıkarmış ,savaş başlatmış yada parti falan veriyor,sürekli tekmeliyor. Kahvaltı ediyorum hemen sakinleşiyor bir süre çıt çıkarmıyor. Acıkınca tekrar aynı mod :) Ben boşuna almadım 10 kiloyu  :) Kendi doktorum da direk şekeri kesmemi tembihlerken ' rahat ol 20 kiloya  kadar yolu var. Zayıf hamile kalanlarda biraz esnek olabiliyoruz' dedi sağolsun :)

Son randevumda 32 haftalık iş göremez raporu almaya gelen kadının benden çok çok daha  minik bir göbeği olduğunu görünce eşim ve ben küçük dilimizi yutmuş,kadına hayran hayran bakakalmıştık :) Benim ise 24. haftada sipsivri öne doğru uzayan karnım , 30'lu haftalarda bir birey olarak toplumda kabul görecek diye düşünüyorum . ' Yeliz Hanım ve göbeği geldi' diyecekler. Onun ayrı bir kimliği olacak :) Otobüslerde yer verme durumumuz çoktaan başladı bile. Eskiden yoktu böyle şeyler. Göbeğim toplumda kabul görmeye başladı  şimdiden  :) 

Bakalım istifra etmekten , baygınlık geçirmekten çok korktuğum şeker yüklemesi serüvenim nasıl geçecek !!! Umarım korktuklarım başıma gelmez ...









Devamını Okuyun...

( 22+2 ) Detaylı Ultrason Gününden Notlar


Yine bir görüş gününde, tavsiye edilmiş perinatoloğumuz Fehmi Yazıcıoğlu'nun asansörden haz etmeyen insan için çile niteliğindeki 9. kat ofisinde buluştuk oğlumla . Yüksek katlar, asansör denen kapalı kutular hiiç bana göre değil . En yüksek katta gittiğim tek yer  yoga kursum . Tam 6. katta. Neyse ki benim gibi asansör sevmeyen ve benim karnımdan daha büyük bir karnı olan Brittainy adında bir arkadaşım var ve onunla beraber sürüne sürüne merdivenlerden çıkabiliyoruz -şimdilik - O olmadığı zamanlarda da kullandığım değişik metotlarım var. :) 9. kata merdivenle çıkmadım tabiki ama eğer benimle çıkacak bir arkadaş olsaydı yanımda, üşenmez çıkardım :) Bu noktada sevdiceğime bir bakış atmaya kalktım ama o artık beni benden iyi tanıyor galiba, direk müdahale etti ve asansöre binildi :(

Detaylı ultrason için yazılanları okuyunca ' yaşasınn tam yarım saat göreceğim oğlumu !!! ' diye sevinmiştim. Ama hiç onu izleyemedik . Hiçbir şeye benzetemediğim iç organlar , bilmem ne sıvıları falan görmekten , oğlumuzu görmeye fırsat olmadı . Ben onun hareketlerini izlemeyi seviyorum . Hareketlendiğinde istemsizce dudaklarımı büzüştürerek , gözyaşlarım süzülmeye hazır bir şekilde izlemeyi  çok seviyorum . Dolayısı ile bu görüş günü biraz hüsran oldu . Toplasan 1 dakika izleyemedik miniğimin hareketlerini  :(  Artık 2 hafta sonrasını bekleyeceğiz. Kendi doktorumuz bu konuda çok anlayışlı. Ömer perdeyi kapatmadan ( yani yüzünü  saklamadan yada kaçmadan )  bizde cihazı kapatmıyoruz :)

**Kilo artışım fazla bulunduğundan direk şeker yasaklandı ve ben 1 gün öncesinden aç karına alışverişe çıkıp leziz şeyler almıştım :( Şeker diyetine girmek için önce onların bitmesi konusunda anlaştık sevdiğim adamla :) Sonrasında sıkı bir şeker diyeti bizi bekliyor sanırım :) **

Kontrolde herşey çok iyi, güzel , normal çıktı . Ama benim oğlum çişini tutuyormuş şimdiden . Böbreklerinde normalden daha fazla idrar birikmesi varmış ve kontrol altında olmalıymış . Bunu duyunca tabi ki başımdan aşağı kaynar sular döküldü.Çünkü muhabbetin sonu Down Sendromu riskinin artması ile noktalandı . Bütün akşam ve gece ruh gibiydim . Bazı forumlarda durumu paylaşıp benzer durumu yaşayan insanlarla konuştum . Çok iyi geldi.Yeni güne tüm mutsuzluklarımdan arınmış olarak , eskisi gibi uyandım !  Zaten benim genetik rahatsızlığı olan bir kardeşim vardı ve hiç tereddütsüz gelen tüm test tekliflerine hayır demiştim bile. Onun hasta olması benim ondan vazgeçeceğim anlamına elbette ki gelmiyor. Bundan sonrası için daha dikkatli olacağız ve bol bol dua edeceğiz. Sonrası Allah 'tan .






Hasta veya sağlıklı olman bizim için hiçbir şey değiştirmiyor miniğim. Sen her zaman kalbimizin en özel yerindesin ve merakla beklenensin !!!





Devamını Okuyun...