İlk Kaçamak


Bebekli hayata terfi ettikten sonra beynimi parçalara ayırıp , çok yönlü düşünemeye başladım, analitik zekam gelişti resmen ! Salondan mutfağa giderken bile güzergahım üzerindeki yapılabilecek işleri gözümle hızlıca tarıyor , enerjiden ve vakitten tasarruf sağlamak için min vakit ve enerji ile max fayda sağlamaya çalışıyorum.  Tüm çocuklu anneler bunu zaten uzuun yıllardır yapıyorlardır ama ben bu işte daha yeniyim. 
Beynim sürekli ayık , tv karşısındayken bile bir sonraki ayağa kalktığımda şunu şunu da yapayım bari diye sürekli düşünüyor ve unutmamak için tekrar ediyor :) 
Yaşam tarzımızın artık bu şekilde oluşundan mütevellit karı-koca yaptığımız minicik bir kaçamaktan bile maximum fayda sağlayıp , doyup şişip eve döndüm.

Bedenen, ruhen ve zihnen çok fazla yükleme ve koşturma durumu bende alarm vermeye başlamıştı kaçmaya karar verdiğimizde. Lohusa kafasına tamamiyle dönmüş , çıtırdan kan kusturmaya başlamış ve Mustafa ile 10 yıllık hayatımın en uzun küslüğünü yaşamıştım . Tam 1 hafta uyuzluklardan uyuzluk beğenmiş, anneler gününde tatlış sürprizi kapınca bir de üzerine tatil planı gelince birden pambıh şeker olmuştum :)

18 mayıs Perşembe sabahın 6 sında yataktan fırladık ve hemen yollara düştük . Yine vakti verimli kullanma  zart zurt derken termosa çayı fulleyip , yolluğumuzu yanımıza alıp hızla terk ettik İstanbul'u .
 İlk durak Tekirdağ merkezdeki flört yıllarında yurda dönerken otobüsün mola verdiği çay bahçesi oldu .Klasik okul yılı sohbetleri , minicik bi gıybet arası sonra haydi yolcu yolunda gerek!!!  Ardından ver elini Geyikli !!! derken önümüzden kaçan ada vapuru ve başıboş 2 saat. Tatilde bile yavaşlayamadık ....  diye düşünürken 2 saat bekleyeceğimizi duyunca bizde el frenini çekip sahilde boş boş bakındık mecbur . Arabayı feribot kuyruğunda sıraya soktuğumuz için fazla uzaklaşamadık . 
Derin bir nefes alma fırsatı oldu bize de .
Geyikli'deki mecburi duraklama dışında 2 gün boyunca hep 'hadi şimdi buraya , şimdi şuraya, oturmayalım , vakit kaybetmeyelim , iyice yorulalım öyle ' dedik birbirimize sapık gibi :) 

Nihayet vapura bindik , deniz çoook dalgalıydı, şahsen ben ayıla bayıla ulaştım kıyıya. Hırçın dalgalar neredeyse tüm arabaları su içinde bıraktığında kısa bir süre ümidi kesmiştim ama çok şükür sağlam inebildim vapurdan. Saat 2 olmuştu ve taaaam 24 saat vardı Bozcaada 'da geçireceğimiz. 24 saat bizim gibi bir çift için gaminet :)  Önce Mustafa'yı doyurup hemen başladık adadaki tüm sokakları teker teker, santim santim gezmeye.Bir tatil klasiği olarak ev seçmeceler, beğendiğimiz evlerin önünde çıtırdan hayal kurmalar vs. Dedim ya yavaşlayamadık. 1 saate bitti ada sokakları . Oradan otele yerleştik . Gelecek istasyon tekrar ada merkez ve Yunatçılar. Tek kişilik şarap tadım menüsünü test ettik . Efsane şarkılar çalan şarap evinde bedenen aynı evde yaşadığım fakat ruhen kilometrelerce uzak kaldığımız kocamla uzun zaman sonra telaşsız bir sohbet etme fırsatı buldum . Görüşemeyeli baya konuşacak şeyimiz birikmiş. Yıllardır görüşmeyen 2 eski dost gibi çenem ağrıyana kadar konuştum , konuştum... Derin bir nefes alıp sakince birbirimizin yüzüne bakmayalı ne kadar uzun zaman olmuş...  Beyazların artmış senin dedim :) Fark etmemişim :)  Şarap evinde verdiğimiz 1 saate yakın molanın ardından  dooğru Ayazma'ya gittik. Housekeepingci kocanın arabadaki çaputları sayesinde denize ayaklarımızı soktuk. Plajda güzel bir yürüyüş yapıp temizlenip çıktık oradan.Sonra tekrar ada merkeze dönüp turistik olmayan kısımlarını, yerlilerin yaşadığı sokakları da turladık . Ayak basmadığımız sokak kalmayınca akşam serinliği desemde inanmayın akşam ayazı için daha sıkı giyinmeye döndük ve hiç oturmadan tekrar sokaklara döküldük :) Akşam yemeği için tüm cıvcıvlı restaurantları gezip kısıtlı bütçeli tatilimiz için kendimizi kazıtlatmak yerine harika bir pidecide durduk! Yediğim en güzel lahmacun listesinde zirveye oynar Net ! Tıka basa doyup yine güzel bir tur atıp günü bitirdik. Gün bittiğinde sanki 2 gündür oradaymışız gibi bir hoşnutluk vardı yüzlerimizde. Halbuki sadece 8 saat olmuştu geleli.

 Sabah yine erkenden kahvaltımızı edip biraz bahçe keyfi yapıp araba ile tüm adayı karış karış gezdik  Son bir veda kahvesi ve Çiçek Fırın ( Kavala ve damak çatlatan şiddetle tavsiye ) ganimetlerini alıp feribot sırasına doğru iliştik . Dünden bugün öğlene kadar nüfus % 150 artmış, dün bizim ferah feza resim çekildiğimiz köşelerde mini izdihamcıklar oluşmuştu :) 

Tam zamanında gidiyoruz diye veda ettik adaya ,burnumuzda tüten Ömer'e doğru yola koyulduk.Gidiş yolu ne kadar çabuk bitiyorsa, dönüşler de o kadar sakız gibi uzadıkça uzuyor . Eve vardığımızda ben kocaman bir sarılma beklerken o beni görünce kafasını çevirip oyununa kaldığı yerden devam etmeyi seçti ama olsun o da beni seviyor biliyorum :) 

Bulduğumuz 2. fırsatta yine kaçmak için planımızı yaptık. Rotamızı çizdik . 
( ilk fırsat ramazandan sonraki ilk hafta kız kıza bir organizasyon ile değerlendirilecek ! )






En dandik telefonun kamerasının bile adanın güzelliğinden dile gelip harikalar yarattığı bir kaç resim,

















Devamını Okuyun...